Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklama şu sözler yer aldı: İsrailli Bakanların ülkemize yönelik provokatif beyanları, içinde bulundukları ruh halinin yanı sıra fundamentalist ve ırkçı İsrail hükümetinin saldırgan ve yayılmacı siyasetlerini yansıtmaktadır.
Bölgemizin barış, istikrar ve refahı için büyük umut vaat eden ve tüm dünya tarafından desteklenen Suriye ve Lübnan’daki gelişmelerin neden İsrail’i rahatsız ettiği sorgulanmalıdır.
Suriye alanında kendisine yönelen rastgele bir provokasyon yahut hücum bulunmamasına karşın, İsrail’in dün gece (2 Nisan) birçok noktaya eş vakitli olarak düzenlediği hava ve kara ataklarının, İsrail’in çatışmadan beslenen dış siyaset anlayışından diğer bir izahı bulunmamaktadır.
İsrailli Bakanların, Türkiye’yi amaç alarak, Gazze’de işledikleri soykırımı, Filistin halkına karşı sürdürülen topyekûn savaşı, yerleşimci terörünü, Batı Şeria’yı ilhak niyetini, Suriye ve Lübnan’a taarruzlarının ardındaki yayılmacı emellerini gizlemeleri mümkün değildir.
Bölge ülkelerinin toprak bütünlüğüne ve ulusal birliğine kast eden taarruzlarıyla İsrail, bölgemizin güvenliği için en büyük tehdit haline gelmiştir. İsrail bölgede stratejik destabilizatör olarak hem kaosa neden olmakta hem terörü beslemektedir.
Dolayısıyla, tüm bölgede güvenliğin tesisi için İsrail öncelikle yayılmacı siyasetlerinden vazgeçmeli, işgal ettiği topraklardan çekilmeli, Suriye’de istikrarın tesisine yönelik gayretleri baltalamayı bırakmalıdır.
Uluslararası toplumun İsrail’in giderek artan fütursuz saldırganlığına mani olunması bağlamındaki sorumluluğunu üstlenmesi ehemmiyet taşımaktadır.
Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklama şu tabirler yer aldı: İsrailli Bakanların ülkemize yönelik provokatif beyanları, içinde bulundukları ruh halinin yanı sıra fundamentalist ve ırkçı İsrail hükümetinin saldırgan ve yayılmacı siyasetlerini yansıtmaktadır.
Bölgemizin barış, istikrar ve refahı için büyük umut vaat eden ve tüm dünya tarafından desteklenen Suriye ve Lübnan’daki gelişmelerin neden İsrail’i rahatsız ettiği sorgulanmalıdır.
Suriye alanında kendisine yönelen rastgele bir provokasyon yahut hücum bulunmamasına karşın, İsrail’in dün gece (2 Nisan) birçok noktaya eş vakitli olarak düzenlediği hava ve kara taarruzlarının, İsrail’in çatışmadan beslenen dış siyaset anlayışından öteki bir izahı bulunmamaktadır.
İsrailli Bakanların, Türkiye’yi amaç alarak, Gazze’de işledikleri soykırımı, Filistin halkına karşı sürdürülen topyekûn savaşı, yerleşimci terörünü, Batı Şeria’yı ilhak niyetini, Suriye ve Lübnan’a hücumlarının gerisindeki yayılmacı emellerini gizlemeleri mümkün değildir.
Bölge ülkelerinin toprak bütünlüğüne ve ulusal birliğine kast eden taarruzlarıyla İsrail, bölgemizin güvenliği için en büyük tehdit haline gelmiştir. İsrail bölgede stratejik destabilizatör olarak hem karışıklığa neden olmakta hem terörü beslemektedir.
Dolayısıyla, tüm bölgede güvenliğin tesisi için İsrail öncelikle yayılmacı siyasetlerinden vazgeçmeli, işgal ettiği topraklardan çekilmeli, Suriye’de istikrarın tesisine yönelik eforları baltalamayı bırakmalıdır.
Uluslararası toplumun İsrail’in giderek artan fütursuz saldırganlığına mani olunması bağlamındaki sorumluluğunu üstlenmesi değer taşımaktadır.
